HZ. ALİ'NİN ÇEŞİTLİ KONULARA AİT VECİZELERİNDEN BAZILARI
Akil kişi, kemâl taleb eder.
Akıllı insanlar az konuşur. Çok söyleyenler, yalnız ahmaktırlar.
Allah dostları o kişilerdir ki, insanlar dünyanın görünüşüne baktıkları zaman, onlar dünyanın iç yüzünü görürler.
Allah’ın hışmından kurtulmuş olan, bir tek zâlim yoktur.
Amelsiz sevâb dileyen, yaysız ok atmaya kalkan kişiye benzer.
Az ibâdet edip çok çalışmak, çok ibâdet edip az çalışmaktan efdâldir.
Azim ve sebat, insanların en büyük yardımcısıdır.
Başkalarının felaketinden hisse kapanlar, geçmiş musîbetlerden ders alanlar, cidden bahtiyar insanlardır.
Bâtıla yardım eden, Hak’ka zûlmeder.
Bedenin orucu, irâde ve ihtiyarla azaptan korkup sevâba girmeyi, ecre nâil olmayı dileyerek yemekten kesilmektir. Nefsin orucu, beş duyuyu öbür suçlardan çekmek, kalbi de bütün şer sebeplerinden ayırmaktır. Kalbin orucu, dil orucundan; dilin orucu, karnın orucundan hayırlıdır.
Bir hakikatı müdafaa ederken, ona evvelâ kendimiz inanmalıyız. Sonra da, başkalarını inandırmaya çalışmalıyız.
Bir hata işlediğiniz vakit, onu itiraftan çekinmeyiniz. Eğer böyle yaparsanız, o hatayı görmüş olanların, aleyhinize verecekleri hükmün önüne geçersiniz.
Bir kişiyi lâyığından fazla övmek riyâdır, dalkavukluktur; lâyığından az övmek ise ya dilsizlikten ileri gelir, ya hasedden.
Birinin aleyhinde söylenen sözü dinleyen, o sözü söyleyen gibidir.
Bu ümmetin en hayırlıları hakkında bile Allah’ın azâbından emin olmamalısın; çünkü yüce Allah; «Allah azâbından emin olanlar ancak zarara uğramış topluluklardır» buyurmuştur. (A’raf 99. âyet)
Bu ümmetin en kötüsü hakkında bile Allah’ın rahmetinden ümit kesmemelisin; çünkü yüce Allah; «Allah’ın rahmetinden kâfir olan topluluktan başka kimsecikler ümit kesmez» buyurmuştur. (Yûsuf 87. âyet)
Can gözü kör olunca gözle görüşün faydası yoktur.
Cömertlik, istemeden vermektir. İstendikten sonra vermekse utançtandır ve kötüdür.
Dil yırtıcıdır; yuları bırakıldı mı salar, parçalar.
Dilinizi dâimâ iyi kullanınız. O sizi saadete götürdüğü gibi, felâkete de götürebilir.
Dost, kardeşini üç hâlde korumadıkça tam dost olamaz. Düşkünlüğünde, kendisi bulunmadığı vakit, ölümünden sonra.
Dostunu ihtiyâtla sev, olabilir ki bir gün sana düşman olur; düşmanınla da ihtiyâta riâyet ederek düşmanlıkta bulun, olabilir ki bir gün sana dost kesilir.
Dünyada açları doyurmak kadar büyük iyilik yoktur. Bunu yapanlar, âhirette mutlaka mükafatını bulur.
Eğer giriştiğin herhangi bir davada haklı isen korkma. Hakkı müdafaa edenin yardımcısı Allah’tır.
Eğer hayırlı bir iş görmek istersen, bugünün işini yarına koyma. Çünkü, yarına kadar ne olacağı belli değildir. Fena bir işe başlayacağın zaman da acele etme. Belki hayırlı bir düşünce, sana o fenalıktan gelecek olan tehlikeye mani olur.
En kuvvetli kişi, kendi nefsine galip olan kişidir.
Evlâtlarınızı yaşayacakları zamana göre, terbiye ediniz.
Ey Âdemoğlu, ihtiyacından fazla kazandığın şeyi, başkası için biriktirmedesin.
Fazîlet sahibinin kıymetini, ancak fazîlet sahibi bilir.
Hain kişilere vefâda bulunmak, Allah’a hıyânette bulunmaktır; hainlere gadretmekse, Allah’a vefâ etmek demektir.
Hakiki dost; sıkıntılı zamanlarda, senin gurur ve izzet-i nefsini kırmadan, sana yardım edenlerdir.
Haksızlık önünde eğilmeyiniz. Çünkü, haksızlıkla beraber, şerefinizi de kaybedersiniz.
Hayatın, karşısına çıkardığı müşkül hadiselere sabır ve tahammül et. Onları, hiç kimseden bilme ve hiç kimseye karşı kalbinde bir buğz ve adâvet besleme; hiç kimseye hiddet ve şiddet gösterme. Bu suretle hareket edersen, en büyük müşkülleri bile yenersin ve sen de “İnsân-ı kâmil” mertebesine erersin.
Her şeye ibretle bakınız ve gördüklerinizden ibret alınız.
Her şeyin sonunu uzun uzun düşünen ve bir türlü karar veremeyenlerden, şecâat ve cesaret namına, hiçbir şey beklenemez.
Herkes için tatlı, acı bir son vardır.
Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. O hatayı işleyene hatasını, başka birini misal göstererek anlatınız.
Hiçbir işte lüzumundan fazla aceleci olma. Teenni (dikkatli davranma) sahibi olanlar, kendilerini bir çıkmaza girmekten muhafaza etmiş olurlar.
İhtirâs; feyiz ve kemâlin en büyük düşmanıdır.
İlim, hiçbir servet ile satın alınamaz. Onun içindir ki, bir cahil ne derece zengin olursa olsun, en fakir bir âlim ile mukayese olunamaz.
İnananın yüzünde güleçlik vardır, kalbindeyse hüzün. Gönlü her şeyden geniştir, nefsi her şeyden alçak. Yücelikten nefret eder, şöhrete düşmandır, gamı gussası uzundur, düşünmesi derin, susması fazladır. Vakti yoktur, çok şükreder, çok sabreder, düşünceye dalmıştır. İhtiyacı olanları görünce, kendi ihtiyacını hatırlamaz bile. Hûyu güzeldir, geçinmesi hoş ve yumuşak. Şeref ve din bakımından serttir, hûy bakımından alçak.
İnsanların en acizi insanlardan kardeş edinemeyendir; ondan daha acizi ise kardeş edindikten sonra onu yitirendir.
İnsanların kıymeti, yaptıkları iyilikler ile ölçülür.
İnsanlarla öyle geçinin ki öldünüz mü ağlasınlar size; sağ kaldınız mı sevgiyle çağırsınlar sizi.
İyilik ediniz, onun mukabilinde fenalık göreceğinizi, katiyyen aklınıza getirmeyin.
Kardeşi için kuyu kazan, o kuyuya akibet kendisi düşer.
Kendi aybına bakan kimse ve onu ıslaha çalışan kişi, halkın ayıbına bakmaz.
Kendisini tanıyan kişi, Allah’ını da tanır.
Kim bir işte halka öncü olursa, başkasını terbiyeye kalkmadan kendisini terbiye etmeli. Bu terbiye de diliyle öğüt vermeden önce, hûyuyla öğüt vermek suretiyle olmalı. Nefsine muallim olup kendini terbiye eden kişi, insanlara muallimlik edip onları terbiye edenden daha fazla ululanmaya değer.
Kim; halkın ayıplarını görür, onları kınar, fakat kendisi de o işleri yaparsa, ahmağın ta kendisidir.
Merhamet ve ibâdetlerin en hayırlısı, gizli sadaka vermek ve inzivâ köşesinde ibâdet etmektir.
Mü’min, insanların ezâsına tahammül eden, fakat hiç kimsenin ondan incinmediği kişidir.
Mü’min, kardeşlerine karşı ululanmaya, ona güler yüz göstermemeye başladı mı ondan ayrıldı demektir.
Ne kadar tenha bir yerde olursa olsun bir fenalık yaparken, seni hiç kimsenin görmediğine hükmetme. Seni,mutlaka bir gören vardır. O da Allah’tır.
Nefsine hâkim olman, en üstün güç, kudrettir. Ona buyruk yürütmen en hayırlı emârettir.
Öyle bir kimseyi dost tut ki, aranızda kardeşlik husule gelsin ve senin bulunmadığın yerlerde, seni müdafaa etmek için, düşmanlarınla pençeleşsin.
Sabır ikidir; istemediğin, hoşlanmadığın şeye sabretmek; sevdiğin dilediğin şeye sabretmek.
Size beş şey vasiyyet ediyorum ki, develere binip seferlere düşseniz de onları elde etseniz değer mi değer; Hiç biriniz Rabbinizden başkasından bir şey ummasın; günahından başka bir şeyden korkmasın; hiç biriniz kendisinden bilmediği bir şey sorulunca bilmiyorum demekten utanmasın; hiç bir kimse bilmediği bir şeyi öğrenmekten çekinmesin; sabredin, çünkü sabır îmana nispetle cesetteki baş gibidir. Başı olmayan bedenden hayır, sabır olmadıkça da îmandan hayır gelmez.
Sorun bana beni yitirmeden; çünkü andolsun Allah’a, Kur’ân’da hiçbir âyet yoktur ki niçin ve kimin hakkında indi, nerde indi, düzlükte mi, dağlıkta mı, hepsini de en iyi bilenim ben. Gerçekten de Rabbim bana, anlayan bir akıl, söyleyen bir dil ihsân etmiştir.
Sükût, yalan söylemekten ve başkalarını çekiştirmekten herhâlde evlâdır.
Şahsınıza fenalık eden bir düşmanı affediniz. Lâkin vatanınıza ve milletinize fenalık eden bir kimseyi, asla affetmeyiniz.
Şer’den çekinen kişi, hayır yapana benzer; suçtan sakınan kişi, iyilikte bulunana döner.
Şeref ve namus, en büyük hazinedir. Onlara mâlik olanlar, hayatlarını dâimâ memnun ve mesut geçirir.
Tevâzu gösteriniz ki, halkın hürmet ve tekrimini (saygısını) kazanasınız.
Tövbe etmek elinde iken, ümidini kesene şaşarım.
Yalancılardan uzak bulununuz. Çünkü onlarla ülfet ve ünsiyyet ederseniz, sizde yalancı olursunuz.